Şimdiye kadar Doğan Kitap’tan Ayna Çarpması, Bir, Sarı, Kelogri ve Aslı Gibidir gibi eserleri okuyucuyla buluşan Murat Özyaşar ve hikayeleri hakkında Oggito’dan Muharrem Erbey çok özel bir yazı kaleme aldı…
Murat Özyaşar, hikâyelerinde kısa, kesin vurgu dolu cümlelerle yeni bir dil yaratmış diyebiliriz. Hikâyeciyi diğerlerinden ayırıp baş köşeye koyan onun yarattığı yeni dildir, biçemdir, yarattığı karakterlerdir, oluşturduğu büyülü atmosferdir.
Ayna Çarpması adlı öykü kitabıyla 2008 Haldun Taner Öykü Ödülü ve 2009 Yunus Nadi Öykü Ödülü’nü, 2015’te çıkan Sarı Kahkaha adlı öykü kitabıyla 2016 Uluslararası Balkanika Edebiyat Ödülü’nü alan Murat Özyaşar’ın son kitabı Aslı Gibidir/Diyarbakır Hikâyeleri 2019’da Doğan Kitap’tan çıktı. Son kuşağın en başarılı kalemlerinden, hikâye anlatıcılarından olan Murat Özyaşar’ın kitaplarındaki öyküleri üzerinde kapsamlı okumalar yaptım. Bunun sonucunda geleceğe kalacak hikâyeciler kategorisinde yer alacağına kesin gözüyle bakabileceğimiz, kalemiyle bir dönemi, insanların kederini, yaşadığı coğrafyayı, o kırılgan makus talihli şehirlerin görünmeyen yüzünü, arka sokaklarındaki naif kişileri, çocukluğa sıkışıp kalmış eksik hayatları, okuru alıp bırakmayacak ustalıkla anlatan Murat Özyaşar’ın kitaplarında derin ve kadim kültürün izlerini gördüm. Murat Özyaşar iyi bir hikâyeci, iyi bir kalem demekle hakkını teslim edemeyiz.
Murat Özyaşar hayatla, yaşadığı coğrafyada sık sık ötekileştirilmekle, dilinin, varlığının ve kültürünün yok sayılmasıyla, dilinin kırılmasıyla bir derdi var. Kendi olamamayı kendisine dert edinip kaleme sarılmış. Bunu şu köşeye koyarak başlayalım işe.
Her üç kitabında bazı kelimeleri ha babam, de babam hiç vazgeçmeden, sıklıkla kullanmakta beis görmemiş. Kelimeleri tam da yerinde, gediğinde kullanmış bunda sorun yok, ama çok tekrar ededurduğu kelimelere bakıp, yazarın bu kelimelerden maksadı nedir dedim kendime.
Yazar, dışlandığı iki dilin ve iki anlayışın arasında sıkışıp ötekileştirilirken edindiği kendisine ait dil haznesini bizlere açıyor. Oradan bakmakta fayda var hikâyelere.
Yazar, sıklıkla ‘ayna, kuyu, topal, baba, kendin olmak, gidememek’ kelimelerini kullanmış. Bu kavramların ait olduğu etnik köken, yöneten baskıcı erkle, yaşadığı toplum ve çevresindekiler ile derin bir ilişkisi var.
Aynaya bakarsın kendini görürsün, belirgin olursun, var olduğuna inanırsın. Bakışını, duruşunu mimiklerini değiştirir, yeni aldığın giysilerini üstünde görürsün, yeni saçını, yüzündeki kırışıklıkları, iyileşmeyen yaranı görürsün, ruh haline göre kendini beğenir veya beğenmezsin. Varoluşunla bağ kurarsın. Felsefenin temel tartışma konularından biri olmuştur varoluş. Kült romanlarda da kişi hep varoluş sorunu yaşamıştır. Neden çünkü kişi, hayatı boyunca ‘ben buradayım, beni görün’ der adeta tüm eylemleriyle. Toplum onu görmüş veya görmezden gelmiştir. Murat Özyaşar’ın öykülerinde kâh devlet tarafından, kâh toplum tarafından görünmeyen, dışlanan karakterler vardır. Hikâyeler hep öteki muamelesi gören karakterler etrafında döner. Görünür olma çabasını oldukça başarılı hikâyelerle harmanlayarak vermiştir bize.
Murat Özyaşar, geçmişteki yaşanmışlıkları, gizlenen tarihi, çarpıcı anekdotları, yakın döneme ait sorunları, yok sayılan ve yakın zamanda ise bilinmeyen denilen anadilini, yozlaştırılan veya sahiplenilen kültürünü, farklılığından dolayı hor görülmeyi, bazen görmezden gelinmeyi, buna itiraz edenlere yönelen şiddeti çok iyi gözlemlemiş ve kaleme almıştır.
KUYU
Kuyu metaforu ile karanlığı, belirsizliği anlatır hikâyelerinde. Yazar, yaşadığı toplumu iyi analiz etmiştir. Çünkü Kürt olmak belirsizliktir. Kürtseniz ve muhalifseniz hayatınız pamuk ipliğine bağlıdır. Newroz bayramına katılmanız, muhalif bir gazeteyi almanız, köydeyseniz korucu olmak istememeniz, iktidar partisine oy vermemeniz, devleti veya iktidar partisini eleştirmeniz, yasal bir gösteriye, toplantıya katılmanız, bir şeyi alenen eleştirmeniz hayatınızı belirsiz hale getirmeye yeterdir. Artık her an evinizden, sokaktan apar topar alınıp uzun sürecek işkence seanslarına dahil olmanız mümkündür. Yoksulluk ile kabul edilmeme, hayatınızı karanlık bir kuyunun görünmeyen dibine dönüştürecektir. Murat Özyaşar hikâyelerinde tam da bu belirsizliğe parmak basıp, göstermeye çalışmaktadır. Murat Özyaşar oldukça başarılı politik hikâyeler yazar. Yazar, yaşadığı şehir olan Diyarbakır’ı ve hayatının tanık olduğu son otuz küsur yılını yazmış. Diyarbakır ve son otuz yılı politik olmayan metaforla anlatmak mümkün değildir. Bu son otuz yılın en temel özelliği nedir derseniz, nerde ne zaman ne yapacağı belli olmayan devletin insanlara sunduğu kaos ve belirsizliktir derim.
Kuyu ile belirsizliği kaosu geleceksizliği anlatır…
Devamı Oggito‘da…