Ana Sayfa Yazar Köşesi Anıl Can Uğuz yazdı: Homoİnfelix

Anıl Can Uğuz yazdı: Homoİnfelix

Ekleyen okumakiyigelir

Kalbimde Çivilerle Uyumuş Gibiyim ile edebiyat dünyasına iddialı bir giriş yapan genç yazar Anıl Can Uğuz, okumakiyigelir okuyucuları için oldukça ilgi çekici bir deneme kaleme aldı…

Homoİnfelix

Homosapiens bundan 70.000 yıl evvel konuşmaya başladığında bence hepimizden daha mutluydu. Gün boyu geziyor, yiyecek buluyor sonra da uyuyordu. Ne yetişeceği bir toplantısı vardı ne de bakmak zorunda olduğu mailleri. Ne yurtdışına tatile gitmek istiyordu ne de pahalı arabalara binmek. Sadece içinden geleni yapıyordu. Dünya, en saf haliyle onun önündeydi ve yaşadığı araziye hiçbir zaman gökdelenler dikmeyi düşünmedi. Bunlar hep, hep sonradan oldu. Nasıl mı? Gelin biraz insanlık tarihine göz atalım.
70.000 yıl evvel gerçekleşen bilişsel devrimden sonra homosapiens, yaklaşık 60.000 yıl avcı toplayıcı olarak yaşadı. Gezdi, dedikodu yaptı, diğer insan türlerini yok etti, hayvanları öldürdü, nesiller tüketti. Ve 60.000 yıl sonra bir şey oldu. Sapiens, yanlışlıkla tarıma geçti. Evet yanlışlıkla. Buzul çağından sonra ayakta kalmaya devam edebilen tek bitki olan buğday, insanı birden köleleştirdi ve sapiens tesadüfen tarıma başlamış oldu. Bunu iyi bir şey gibi düşünenleriniz varsa yanılıyor; çünkü insanoğlunun tarihteki belki de en büyük hatası, tarıma geçmek oldu. Neden mi? Çünkü tarıma kadar çeşitli ve sağlıklı beslenen bünyeler artık sadece buğday yiyordu ve buğdayı ekip biçmek için daha çok insana ihtiyaç vardı. Bu da üremek demekti. Sapiens üredi, üredi ve nüfus öyle bir patladı ki: Bom. Artık geri dönüş yoktu. Tarla ve buğday vardı ve onu ekip biçmek için başında durmak gerekiyordu. Sapiens böylece yerleşik hayata geçti. Önce küçük yerleşimler sonra köyler sonra kasabalar sonra şehirler sonra imparatorluklar sonra uzayda koloniler… Son dediğim henüz tam olarak gerçekleşmiş değil; ama çok uzakta olmadığını da biliyoruz. Evet, şu anki yaşayış şeklimizin temelinde tarıma geçiş var. Amerika şu an petrol için insan öldürüyorsa, sebebi tarım. Karısıyla arası bozulan iş adamı karısının gönlünü almak için ona bir yurtdışı tatili hediye ediyorsa, sebebi tarım. Tabi ki bunlar için para lazım. Takas yeterince göz doyurmayınca ortaya çıkan para. Her şeyi her şeye çevirebilen para. Yüzde doksanı banka bilgisayarlarındaki sayılardan ibaret olan hayali şey. En büyük kurgu, en büyük yalan. Ve bizi ölümcül birer tüketiciye çeviren romantizm soslu kapitalizm…
Peki bunları neden anlatıyorum? Bir çözüm yolu sunmak için mi? Hayır. Öğüt vermek için mi? Hayır. Bakın ben bir şeyler biliyorum demek için mi? Hayır. Sormak istediğim ve yıllardır kafamı kurcalayan soru şu: Mutlu muyuz? Evet. Bu kadar basit. Sapiens bunca şeyi neden yaptı? Neden yapıyor? Mutlu olmadığı için mi? Mutluluk bilimde mi? Mutluluk diğer gezegenlerde mi? Şehirler kurduk, imparatorluklar kurduk, Ay’a çıktık, ömrümüzü uzattık ve daha da fazlasını yapacağız. Ama neden? Bütün evren bizim olsa ne fark eder? Ve şu an samanyolu galaksisi yok olsa evren için herhangi bir şeyin fark etmeyeceğini bilen bilim adamları neden daha uzağı merak ediyorlar? Galiba bunun kesin bir cevabı yok. Kesin cevabı olan bir şey varsa, o da mutsuz olduğumuz. Kendinize sorun. Mutlu musunuz? Ben değilim.
Şu an sokağa çıkıp 100 kişiye gerçekten mutlu musunuz diye sorsak, evet diyenlerin sayısı otuzu geçmez. Peki aynı anketi bundan 70.000 yıl evvel yapsak sonuç ne olurdu? Bence mutsuz olan dedelerimizin sayısı beşi geçmezdi. Bütün gün gezip mantar toplayan ve istediği kadar uyuyan biri neden mutsuz olsun ki? E o zaman geri dönelim. Biz de onlar gibi yaşayalım. Neden bunu yapmıyoruz?
Haydi, geri dönüyoruz bu işleyiş yanlış, avcı toplayıcılığa geri dönüyoruz deseler, kaçımız gideriz? Kaçımız bu ihtiyaç haline getirdiğimiz lükslerinden vazgeçebiliriz? Bence hiçbirimiz. Çünkü böyle mutlu olduğumuzu ve mutluluğun ancak böyle yakalanabileceğini düşünüyoruz. Ya da daha doğrusu bize böyle öğrettiler. Kitaplardan, filmlerden, diğer insanlardan böyle öğrendik.
Peki mutluluk nedir? İnsanın istediklerini yapmasını mı? İstediklerine sahip olması mı? Para mı? Haz mı? Türk Dil Kurumu’nun, “Bütün özlemlere, bütün isteklere eksiksiz bir biçimde ve sürekli olarak erişilmekten duyulan kıvanç durumu.” tanımı mı? Kant’ın dediği gibi, “İnsanın seçtiği yaşam stilini başka insanlarla da zengin ve tatmin edici bir ilişki içinde yaşaması.” mı? Filozoflar yüzyıllardır bu sorunun cevabını arıyor. Aristo mutluluğun bir aşama olduğunu, zaman aldığını ve bu yüzden çocukların mutlu olamayacağını söylüyor. Bu mantıkla bakarsak avcı dedelerimiz mutsuzdu ve insanlık bir dizi aşamalardan geçerek mutluluğu buldu ve daha da mutlu olmak için daha çok aşama geçip daha çok ilerlemesi lazım. O zaman dünya üzerindeki ilaç kullanan yüzde 13’lük depresif kesimi ne yapacağız? İlaç kullanmayıp mutlu olduğunu düşünmeyen insan sayısını varın siz hesaplayın.
Sapiens, bin yıllardır gelişiyor. Hastalıklara çare buluyor, mesafeleri kısaltıyor, uzaya çıkıyor. Çok yakın bir zamanda bir “ölmeyen insan” modeli ortaya çıkacak. Doğal yollarla çökmeyen bir metabolizma. İnsanoğlu ölümsüz olmak istiyor. Bu yüzden şiir yazıyor. Bu yüzden mağara duvarlarına bir şeyler kazıyor. Bundan sonra da kazıyacak, bundan sonra da şiir yazacak, bundan sonra da gelişmeye devam edecek. Ama mutluluğu bulacak mı? Bunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz.
Unutmadan, homosapiens, “zeki insan, bilen insan” demek. Ve İngilizce’de şöyle bir deyim var: “İgnorance is bliss.” Yani, bilmemek mutluluktur…

Anıl Can Uğuz

Anıl Can Uğuz Hakkında:

6 Mayıs 1993 tarihinde İzmir’de dünyada geldi. Üniversiteye giriş sınavlarında Türkiye 264.sü oldu. Yeditepe Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği’nden mezun oldu. Beş yıldır kısa film yazmakta ve çekmektedir. Ayrıca Varlık, Yasakmeyve, Şiirden, Lacivert, Şiiri Özlüyorum, Gard gibi ulusal dergilerde şiirleri yayımlandı. İncire Ağıt isimli şiir dosyası Ali Rıza Erten ve Arkadaş Zekai Özger şiir yarışmasında başarı ödülüne layık görüldü. Portakal Çiçeği Edebiyat Ödülleri, Ali Rıza Erten Şiir Ödülü, Mihri Hatun Şiir Yarışması, Her Hastalık Bir Hikayedir Öykü Ödülü, Mübadele Öyküleri Yarışması, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Farkında Mısınız Kısa Film Yarışması, Yeditepe Üniversitesi Yaratıcı Öykü ve Şiir Yarışması, Almanya Büyükelçiliği Sığınmacı Konulu Kısa Film Yarışması, Marmaris Kısa Film Festivali, Antakya Film Festivali, Altkitap öykü ödülü, TDK Dilimiz Kimliğimizdir Kısa Film Yarışması, Çalışma Bakanlığı Sosyal Diyalog Kısa Film Yarışması gibi organizasyonlarda dereceler elde etti. Şiirleri İngilizce ve Norveççeye çevrildi. “Kalbimde Çivilerle Uyumuş Gibiyim “adlı ilk romanı Dex yayınlarından yayımlandı.

Benzer İçerikler

Yorum Yaz