Doğan Kitap Yayın Direktörü Cem Erciyes, başka yayınevlerinin yayımladığı kitaplar arasında okuyup sevdiklerini tanıtıyor. Bu yazıda mercek altına aldığı eserler: Kayıp Tanrılar Ülkesi, Siyasal İslamın Cumhuriyet ile Kavgası, İstanbul’da Yabancı Güçler ve 100. Yılında İstanbul’un İşgal Günleri.
Kayıp Tanrılar Ülkesi
- Kayıp Tanrılar Ülkesi
- Ahmet Ümit
- Yapı Kredi Yayınları
- 502 sayfa
Ahmet Ümit, yıllardır beklediğimiz romanını çıktığında imzalayıp yollamış. Yollamasa da hemen kitapçıya gidip alır okur sonra da ilk buluştuğumuzda kendisine imzalatırdım. Çünkü onun anlattığı hikayeleri okumayı sevenlerden biriyim ben de… Uzun araştırmalarla hem bizi bilgilendiren, gizemli bir polisiye olayın sürükleyiciliğine kapılmamızı sağlayan ve her defasında mutlaka insani zaaflardan birkaçını derinlikli biçimde ele alan, benim sevdiğim bir yazar.
Bu kitap üstünde yıllardır çalıştığını biliyorum. Bergama antik kenti ve onun Berlin’e kaçırılan parçaları arkeoloji tarihimizin ilgi çekici konularından biri. Ahmet Ümit, Bergama’dan Berlin’e taşınan bir aileyi merkezine aldığı bir hikaye anlatıyor. Berlin’de, adını verdiği müzede sergilenen Bergama Sunağı’nın frizlerindeki mitolojik hikayeye referans veren cinayetler işlenmeye başlar. Hikayenin çoğu Almanya’da, Berlin’de geçiyor. Ahmet Ümit’in tanınmış karakteri Komiser Nevzat ve yardımcısı Ali bir ara görünüyorlar. Ama bu romanın kahramanı doğma büyüme Almanyalı olan müfettiş Yıldız Karasu. Ahmet Ümit yine çok sevilecek bir karakter yaratmış. Karasu’yu başka maceralarda görür müyüz bilmiyorum ama bu romanın Türkiye kadar Almanya’da da sevileceğini tahmin edebiliriz. Ahmet Ümit, iki ülkeyi birleştiren kültürel kodlardan yararlanarak iki ülkede de sevilerek okunacak bir roman yaratmış. Kitapta Zeus’un konuştuğu, bazen öfkeli bazen üzgün bir ifadeyle Yunan mitolojisini, bir tür aile hikayesi gibi anlattığı bölümleri çok iyi. Mitolojik hikayeleri, onların içerdiği temel insani meseleleri çok yalın ve akılda kalıcı biçimde aktarıyor. Tabii kitabın temel meselesi de bu aile ilişkileri. Mitoloji, dedektif Yıldız ve yardımcısı Tobias ve cinayete kurban giden aile bireyleri üstünden baba-evlat ilişkilerinin, aile olabilmenin ya da olamamanın zorluklarını; insanlığın bu en eski ve büyük konularından birini tartışıyor, tatlılıkları kadar çıkmazlarını da önümüze koyuyor.
Siyasal İslamın Cumhuriyet ile Kavgası
- Siyasal İslamın Cumhuriyet ile Kavgası
- Aydın Cıngı
- Tekin Yayınevi
- 332 sayfa
Sosyal demokrat çevrelerden tanıdığım, SODEV’de birlikte çalıştığım Aydın Cıngı birikimi ve yaşam enerjisiyle etkili bir kişiliktir. Yıllardır siyasetin içinde ama her zaman düşünce üreten tarafta olmayı seçmiş birisi. Tam bir ‘aydın’ kişilik, eğitimi ve birikimiyle, hakim olduğu çok sayıda yabancı dille az bulunur değerlerden biridir. Aydın Cıngı’nın yeni kitabı 2010-2020 yıllarında Türkiye’yi değerlendiriyor. AK Parti’nin özellikle yavaş yavaş baskıcı ve kavgacı tutumunu sertleştirdiği, Türkiye’de farklı siyasetleri ve yaşam biçimlerini ezdiği dönemin bir değerlendirmesini yapıyor. Her yılın siyasi gelişmelerinin ayrı bir bölümde değerlendirildiği kitap yaşadıklarımızı gözden geçirme fırsatı buluyor. Hepsi yakın geçmişin olayları. Dolayısıyla hala çok sıcaklar ve bu nedenle önemini fark etmediğimiz gelişmeler. Cıngı’nın kitabını okurken 10 yılda başımıza neler neler geldiğini bir kez daha görüyorsunuz. Üstelik bunları dünyadaki gelişmeler, siyasi akımlar ve siyaset biliminin penceresinden bakarak değerlendirme olanağı buluyorsunuz.
Aydın Cıngı ilk yıllardaki soğuk kanlılığını yavaş yavaş yitiriyor. 2010 yılında yaşadığımız sürecin bir tür karşı devrim niteliği taşıyan tarihteki diğer ‘restorasyon’ dönemlerine benzeterek analiz ediyor Cıngı. Zamanla bu restorasyon gittikçe katılaşıp İslamcı bir dönüşüm halini aldığında ise Kemalist devrimden geriye pek bir şey kalmıyor ve bu tabii ki Atatürk Türkiyesiin yetiştirdiği bir aydının tutumunu da katılaştırıyor. Pek çoğumuzun hissettiği kızgınlığı da Aydın Cıngı hiç esirgemeden kitabında kelimelere döküyor. Başta CHP olmak üzere muhalefet de yazarın eleştiri oklarından gerektiğinde payını alıyor.
Etkileyici, öğretici bir toplu bakış; hafıza tazelemek ve başımıza gelenleri bir kez daha gözden geçirmek için iyi bir fırsat.
“İşgal kitapları”
- İşgal – İstanbul’da Yabancı Güçler (1918-1923)
- Turan Akıncı
- Remzi Kitabevi
- 504 sayfa
Birkaç yıl önce Zafer Toprak ile yeni yayınlar üstüne konuşurken bana İstanbul’un işgal günleriyle ilgili bir kitap yayımlamamı önermiş, bu konuda yeterince yayın olmadığını anlatmıştı. Geçen zaman içinde ben böyle bir kitap yapamadım, ama yapanlar oldu. Ben de onları alıp merakla okudum.
Bu kitaplardan biri iş adamı olarak tanınmış ama yıllardır hobisini uzmanlık seviyesinde üretime dönüştüren Turan Akıncı’nın imzasını taşıyor. Turan Akıncı’nın İşgal adlı büyük boy 504 sayfalık kitabı tüm görsel cazibesine rağmen çok farklı ve ilginç tarihi bilgi arayanlar için tatmin edici bir içerik sunmuyor aslında. Daha çok 1. Dünya Savaşı’nın çıkması, Osmanlı’nın bu savaşı kaybetmesi, başkentin önce fiilen sonra resmen işgal edilmesi, zararlı cemiyetler ve işbirlikçilerin faaliyetleri ve Kurtuluş Savaşı ile ardından işgal güçlerinin çekilmesi süreci üstüne çokça bilinen şeylerin geniş bir derlemesi gibi. Tabii 14 sayfalık kaynakçasıyla kitabın içerdiği emeğe diyecek bir şey yok, ama ne bakış açısı ne de paylaştığı bilgilerde farklı ve yeni bir şey ben görmedim.
- 100. Yılında İstanbul’un İşgal Günleri
- Nur Bilge Criss
- Kültür AŞ.
- 416 sayfa
İBB’nin yayımladığı İstanbul’un İşgal Günleri’ adlı kitapta da Turan Akıncı, ‘Rum ve Ermeni Azınlıklar’ başlıklı makaleyi yazmış. Rum ve Ermeni patrikhanelerinin tutumunu anlatan sayfalarda ‘Kırmızı Okul’ diye de bilinen Rum Lisesi’nin fotoğrafı ‘Rum Patrikhanesi’ diye yayımlanmış. Bu çok yaygın hata, ciddi bir tarih kitabında iyice göze batıyor çünkü okuru kitaptaki diğer görsel malzemenin de doğruluğu hakkında şüpheye sevk ediyor.
Bir hatayla başladım ama aslında bu kitap konuyla ilgilenenlerin mutlaka edinmesi gereken, önemli bir yayın. Sanıyorum bunun temel sebebi Nur Bilge Criss’in varlığı. Criss imzasını taşıyan ilk bölüm, 1. Dünya Savaşı ve sonrasında Anadolu’da, İstanbul’da yaşanan gelişmelere çok geniş bir perspektiften bakıyor. Bütünlüklü bakış açısı ve güzel anlatımıyla okura tarihi olayları çok daha iyi kavrama imkanı veriyor. Savaşın çıkmasından, İstanbul’un kurtuluşuna geçen süreci İtilaf Devletleri’nin, Milli Mücadele’nin, İstanbul’daki Osmanlı yönetiminin ve Yunanlıların amaçları ve rollerini işin içine katarak 83 sayfada anlatıyor. Hem öğretici, hem zihin açıcı bir uzun makale. Kitabın Abdurrahman Bozkurt, Prof. Dr. Ertan Eğribel, Dr. Devrim Vardar, Hamza Yardımcıoğlu, Turan Akıncı ve Mehmet Yüce imzalı diğer yazılarda da müttefikler arası yazışmalar ya da o dönemin iki gazetesinde çıkan haberler gibi ilginç arşiv taramalarıyla karşılaşmak, farklı bazı bilgiler edinmek mümkün. Ama yine de İlber Ortaylı’nın önsözü ve Nur Bilge Criss’in makalesiyle başlayan kitabın ilerledikçe kalibre farklarından kaynaklanan bir irtifa kaybı yaşadığını da söyleyebiliriz. Son bir not olarak, Belediye’nin son dönemde yaptığı bütün yayınlar gibi bu kitabın da iyi tasarım, iyi kağıt ve ciltle çıkartılmış ‘güzel’ bir kitap olduğunu söyleyeyim.