Ana Sayfa Kitap Dünyası Kitaplar hakkında çok şaşıracağınız 10 gerçek

Kitaplar hakkında çok şaşıracağınız 10 gerçek

Ekleyen okumakiyigelir

Kitaplar hayatımızın ayrılmaz parçaları peki onlar hakkında bilgi yarışmalarında karşınıza çıkabilecek türden ilginç bilgilere sahip misiniz? Misal dünyanın en küçük kitabı hangisi, dünyanın baskısı yapılan ilk kitabı hangisi? Dünyanın en uzun kitabında kaç kelime var? Sizler için entelektüel ortamlarda hava atabileceğiniz türden 10 şaşırtıcı bilgiyi bir araya topladık. İddia ediyoruz bu bilgiler mutlaka bir gün bir yerde işinize yaracaktır. İşte kitaplar hakkında çok şaşıracağınız 10 gerçek!

  1. Dünyanın en pahalı kitabı
Codex Leicester

Codex Leicester; Leonardo da Vinci’nin hidrolik, suyun hareketi, ayrıca jeoloji ve astronomi üzerine bazı çalışmalarının yer aldığı bir çalışma defteridir aslında. Bill Gates el yazımı olan bu kitabı 1994 yılında 30.8 milyon dolara satın alarak dünyanın en pahalı yazılı eseri ünvanını kazanmasını sağlamıştır. Codex Leicester ayrıca içinde barındırdığı Galata Köprüsü taslaklarıyla oldukça ilgi çekici bir içerik sunmaktadır.

  1. Bibliosmia
Bibliosmia yaşayan bir kedi

Kitap kokusu kimileri için bir tutkudur. Sayfalara burnunu dayayıp içine çeken birilerini görürseniz ve bunu ifade etmekte zorluk çekerseniz aradığınız kelime: Bibliosmia. Literatürde kitap kokusunu içine çekmek, bundan haz duymak anlamına gelen Bibliosmia kitapların insan hayatına kazandırdığı bir gerçeklik.

  1. Dünyanın en uzun cümlesi

Okurlar genelde kısa, net ve vurucu cümlelerden hoşlanırlar. Hem okuma kolaylığı, hem de okuduğunu anlama rahatlığı sağladığı için kısa cümleler tam anlamıyla okuyucu dostudur. Fakat yazarlar bazen illa okuyucu rahat okusun diye yazmazlar cümlelerini. Edebiyat üstatlarından Victor Hugo da uzun cümleleri seven kalemlerden. Bu alanda kırılması zor ve mümkünse kırılmasını da pek istemeyeceğimiz bir rekora sahip. Sefiller romanında yer alan cümlelerden biri tamı tamına 823 kelimeden oluşuyor! Evet 823! Gelin birlikte sayalım:

Victor Hugo’nun Sefiller romanındaki en uzun cümlenin İngilizce metni:

The son of a father to whom history will accord certain attenuating circumstances, but also as worthy of esteem as that father had been of blame; possessing all private virtues and many public virtues; careful of his health, of his fortune, of his person, of his affairs, knowing the value of a minute and not always the value of a year; sober, serene, peaceable, patient; a good man and a good prince; sleeping with his wife, and having in his palace lackeys charged with the duty of showing the conjugal bed to the bourgeois, an ostentation of the regular sleeping-apartment which had become useful after the former illegitimate displays of the elder branch; knowing all the languages of Europe, and, what is more rare, all the languages of all interests, and speaking them; an admirable representative of the “middle class,” but outstripping it, and in every way greater than it; possessing excellent sense, while appreciating the blood from which he had sprung, counting most of all on his intrinsic worth, and, on the question of his race, very particular, declaring himself Orleans and not Bourbon; thoroughly the first Prince of the Blood Royal while he was still only a Serene Highness, but a frank bourgeois from the day he became king; diffuse in public, concise in private; reputed, but not proved to be a miser; at bottom, one of those economists who are readily prodigal at their own fancy or duty; lettered, but not very sensitive to letters; a gentleman, but not a chevalier; simple, calm, and strong; adored by his family and his household; a fascinating talker, an undeceived statesman, inwardly cold, dominated by immediate interest, always governing at the shortest range, incapable of rancor and of gratitude, making use without mercy of superiority on mediocrity, clever in getting parliamentary majorities to put in the wrong those mysterious unanimities which mutter dully under thrones; unreserved, sometimes imprudent in his lack of reserve, but with marvellous address in that imprudence; fertile in expedients, in countenances, in masks; making France fear Europe and Europe France! Incontestably fond of his country, but preferring his family; assuming more domination than authority and more authority than dignity, a disposition which has this unfortunate property, that as it turns everything to success, it admits of ruse and does not absolutely repudiate baseness, but which has this valuable side, that it preserves politics from violent shocks, the state from fractures, and society from catastrophes; minute, ilgincbirbilgi.com correct, vigilant, attentive, sagacious, indefatigable; contradicting himself at times and giving himself the lie; bold against Austria at Ancona, obstinate against England in Spain, bombarding Antwerp, and paying off Pritchard; singing the Marseillaise with conviction, inaccessible to despondency, to lassitude, to the taste for the beautiful and the ideal, to daring generosity, to Utopia, to chimeras, to wrath, to vanity, to fear; possessing all the forms of personal intrepidity; a general at Valmy; a soldier at Jemappes; attacked eight times by regicides and always smiling; brave as a grenadier, courageous as a thinker; uneasy only in the face of the chances of a European shaking up, and unfitted for great political adventures; always ready to risk his life, never his work; disguising his will in influence, in order that he might be obeyed as an intelligence rather than as a king; endowed with observation and not with divination; not very attentive to minds, but knowing men, that is to say requiring to see in order to judge; prompt and penetrating good sense, practical wisdom, easy speech, prodigious memory; drawing incessantly on this memory, his only point of resemblance with Caesar, Alexander, and Napoleon; knowing deeds, facts, details, dates, proper names, ignorant of tendencies, passions, the diverse geniuses of the crowd, the interior aspirations, the hidden and obscure uprisings of souls, in a word, all that can be designated as the invisible currents of consciences; accepted by the surface, but little in accord with France lower down; extricating himself by dint of tact; governing too much and not enough; his own first minister; excellent at creating out of the pettiness of realities an obstacle to the immensity of ideas; mingling a genuine creative faculty of civilization, of order and organization, an indescribable spirit of proceedings and chicanery, the founder and lawyer of a dynasty; having something of Charlemagne and something of an attorney; in short, a lofty and original figure, a prince who understood how to create authority in spite of the uneasiness of France, and power in spite of the jealousy of Europe, – Louis Philippe will be classed among the eminent men of his century, and would be ranked among the most illustrious governors of history had he loved glory but a little, and if he had had the sentiment of what is great to the same degree as the feeling for what is useful.

Ve bu cümlenin Türkçe çevirisi:

Tarihin mutlaka hafifletici nedenler bulacağı bir babanın oğluydu, ama bu baba, ayıplanmaya layık olduğu kadar, saygıya da layıktı, özel erdemlerinin hepsine, kamuyu ilgilendiren erdemlerin de birçoğuna sahipti; sağlığına, servetine, şahsına, işlerine büyük özen gösterir, bir dakikanın bile değerini bilirdi, ama bir yılın değerini her zaman bilmezdi; itidalli, sakin, uysal, sabırlıydı; babacan adam, iyi bir prensti; eşiyle yatardı ve sarayında evlilik yatağını burjuvalara göstermekle görevli uşaklan vardı, çünkü eskiden ailenin büyük kardeş kolunun gayrimeşru ilişkilerini açıkça sergilemelerinden sonra, düzenli kan koca yatağının iftiharla teşhiri faydalı olmuştu; bütün Avrupa dillerini bilirdi, daha ender görülmüş bir durumdur bütün imtiyaz ve çıkarlann dillerini bilir, konuşurdu; orta sınıfın olağanüstü bir temsilcisiydi, ama onu aşardı ve sonuçta ondan daha büyüktü; kanının değerini takdir etmekle birlikte, özellikle kendi özdeğerine güvenmek ve kendi soyu sorununda, bu çok özel sorunda Bourbonlar’dan değil, Orleanslar’dan olduğunu ilan etmek dirayetini göstermişti; ancak Zat-ı Sani-leri iken soyunun en birinci prensiydi, ama majeste olduğu gün gerçek bir burjuva oldu; toplum içinde uzun ve dağınık, özel hayatında kısa ve özlü konuşurdu; cimri olduğu söylenirdi, ama bunun kanıtı yoktu; aslında kendi fantezileri ya da görevleri söz konusuysa, müsrifliğe karşı pek duyarlı değildi; asilzadeydi, ama şövalye değildi; sade, sakin ve güçlüydü, ailesi ve saray halkı tarafından çok sevilirdi, hoşsohbetti, doğru yolda bir devlet adamıydı, içten soğuktu, o an ilgi duyduğu konuya kendisini tamamen verirdi, daima mümkün olduğu kadar yakından idare ederdi, kin duymak da, minnet duymak da elinden gelmezdi, üstünleri sıradan olanlara karşı merhametsizce kullanırdı, tahtların altında sağır bir uğultuyla homurdanan o esrarlı ittifakları parlamento çoğunluklanyla oyuna getirmekte ustaydı, açıkyürekliydi, bazen açılmakta ihtiyatsızlığa kadar vardı, ama bu ihtiyatsızlık içinde bile fevkalade becerikliydi; tedbiri, çehresi, maskesi boldu; Fransa’yı Avrupa’yla, Avrupa’yı da Fransa’yla korkuturdu, ülkesini sevdiği kesindi, ama ailesini tercih ederdi; otoriteden çok, hakimiyete ve kibirden çok otoriteye değer verirdi, ki böyle bir tutumun şu felaket yanı vardır : her şeyi başarıya çevirdiğinden hileyi kabul eder ve alçaklığı kesinlikle reddetmez, buna karşılık şu faydalı yanı da vardır : siyaseti şiddetli çatışmalardan, devleti kopmalardan, toplumu bela ve sıkıntıdan korur, titiz, ilgincbirbilgi.com dürüst, uyanık, dikkatli, nüfuzlu, yorulmak bilmezdi, bazen kendi kendini yok saydığı, yalanladığı olurdu; azönce’de Avusturya’ya karşı cesur, İspanya’da İngiltere’ye karşı sebatkârdı, Anvers’i bombaladı, Pritchard’a tazminat ödedi; Mar-seillaise’i tam bir inançla söylerdi; yorgunluğa, bitkinliğe, güzellik ve ideal zevkine, cüretkârca cömertliklere, ütopyaya, ham hayale, öfkeye, boş gurura, korkuya yabancıydı; gözüpekliğin her türlüsüne sahipti; Valmy’de general, Jemmapes’da askerdi; sekiz defa suikaste uğradı ve hepsinden gülümseyerek çıktı; bir humbaracı kadar sert, bir düşünür kadar cesurdu; sadece Avrupa’nın sarsıntıya uğraması ihtimalleri karşısında endişelenirdi, büyük siyasi maceralara göre değildi; hayatını tehlikeye atmaya daima hazırdı, ama eserini asla, kendisine bir kral olarak değil, bir zekâ olarak itaat edilmesini sağlamak için iradesini etki kılığına sokardı; gözlem yeteneği vardı, ama kehanet yeteneği yoktu; düşüncelere pek önem vermezdi, ama insanları değerlendirmesini bilirdi, yani hüküm vermek için görmesi gerekirdi; süratli ve keskin bir sağduyusu, pratik bir zekâsı vardı, kolay konuşurdu, belleği çok güçlüydü; Sezar, İskender ve Napoleon’la tek benzer noktası olan bu güçlü bellekten daima yararlanırdı; olayları, ayrıntıları, tarihleri, özel isimleri bilir, kitlenin eğilimlerini, tutkularını, dehalarını, ruhların iç özdeyişlerini, gizli ve karanlık isyanlarını, tek kelimeyle, bilincin görünmez akımları diyebileceğimiz şeylerin hiçbirini bilmezdi; Fransa’nın üst tabakasında kabul görüyordu, ama alt tabakalarıyla pek uyuşmuş değildi; incelikle her işin içinden sıyrılırdı, fazla hükümet eder, yeterince saltanat sürmezdi; kendi kendisinin başbakanıydı; büyük fikirlerin karşısına küçük gerçeklerden engel çıkarmakta pek ustaydı; uygarlık, düzen ve organizasyon konusunda ki yaratıcılığını bir melekeyi, bir çeşit formalite ve çekişme esprisiyle birleştirirdi, bir hanedanın kurucusu ve hakkın savunucusuydu; biraz Charlemagne’e, biraz da bir avukata benzerdi, kısaca yüksek ve orijinal bir kişilikti; Fransa’nın kaygılanmasına rağmen güçlü devlet olmayı bilen bir hükümdardı, – Louis-Philippe yüzyılın en seçkin kişileri arasında yer alacaktır ve şan ve ünü biraz sevseydi, yararlılık duygusuna sahip olduğu kadar azamet duygusu da taşısaydı, tarihin en ünlü yöneticileri sırasına geçerdi.

  1. İsimsiz kitap kapakları

Kitapların dış kapakları aslında ilk başlarda sanat eseri olarak değerlendirilmekteydi. Kitapların kapaklarında çeşitli süslemeler, pahalı mücevherler, özel tasarımlar yer alıyordu. Ne kitabın adı, ne yazar adı, ne de yayıncısı hiçbir şekilde kapaklarda yer almazdı. Kitap kapaklarının günümüzdeki halini almasında en önemli sebep, arz-talep dengesi ile alakalı. Kitaplar çok fazla talep edilmeye ve seri şekilde basılmaya başlanınca eski tip sanat eseri kapakların yetiştirilmesi imkansız hale gelmiş ve sonrasında standart düz kapaklara geçilmiş. Fakat standart kapaklar, kitabın orijinalliği hakkında şüphe uyandırmaya başlayınca, kapaklara isimler, kitap adları ve baskısını yapan matbaanın isimleri eklenmiş. Böylece günümüzdeki form yavaş yavaş oluşmaya başlamış.

  1. Daktilo ile yazılan ilk kitap
Mark Twain ve daktilosu

Dünyadaki ilk yazarlar çivilerle taş tabletlere, onları takip edenler kağıt üstüne kalemlerle eserlerini yarattılar. Dünyada daktilo kullanan ilk yazar ise Mark Twain oldu. Tom Sawyer’ın Maceraları’nı dönemin ilkel daktilolarından biriyle yazan Twain eserini tamamladığında sene 1876 idi!

  1. Bilgisayar ortamında yazılan ilk kitap
Len Deighton

Peki bilgisayarda yazılan ilk kitap hangisiydi biliyor musunuz? Len Deighton’un 1970’te klavyesinin tuşlarına basarak yazdığı “Bomber” tam anlamıyla dijital ortamda oluşturulan ilk kitap olma özelliğini taşıyor. IBM Magnetic Tape Selectric Typewriter üzerinde yazılan bu eser, edebiyatçıların yaklaşık 100 yıl içerisinde daktilodan bilgisayar ortamına geçiş sürecini sembolize ediyor.

  1. Dünyanın en uzun romanı
Artamene

Bir romanın uzunluğu içinde geçen kelime sayısı ile ölçülecek olsaydı Madeleine de Scudery bu rekoru kimseye bırakmazdı. 17. yüzyılda kaleme aldığı Artamene toplamda 2.100.000 üzerinde kelimeden oluşuyordu. On cilt halinde yayınlanan eserde toplumu Roma ve Pers mitolojisindeki karakterlerin kılığında irdeleyen Scudery’nin bu rekorunun kırılması yönünde bilinen bir çalışma yok.

  1. Basılan” ilk kitap
Diamond Sutra

Gutenberg’in bastığı İncil’den 600 yıl önce M.S. 868’de başka bir basım tekniği geliştirilmişti. Harfler ve resimler ahşap zemin üzerine basılıyor, renklendirildikten sonra kağıda aktarılıyordu. Bu yöntemle basılan Diamond Sutra (Elmas Sutra) bilindiği kadarıyla basılan ilk kitaptır. Elmas Sutra Prajnaparamita türü kısa bir Mahayana Budist sutrasıdır. Zihinsel takıntılara bağlanıp kalmaktan kaçınmanın yöntemlerini öğretir. Mogao mağaralarında Dunhuang el yazmaları arasında bulunmuş bir Elmas Sutra kopyası 868 tarihine aittir; Buda ve onun öğrencilerinden biri arasında geçen bir diyaloğu içermektedir.

  1. En çok basılan kitap

Yel değirmenlerine karşı mücadele veren Don Kişot’un hikayesi, 400 yıldan uzun bir süre boyunca okuyuculara heyecan verdi. Richard Strauss ya da Pablo Picasso gibi birçok sanatçı da hikayeden ilham aldı. Miguel de Cervantes’in “Marifetli şövalye Don Kişot de La Mança” bugüne kadar 500 milyon kez basıldı. Karşılaştırmak gerekirse tüm Harry Potter romanları toplam 400 milyon basıldı.

  1. Dünyanın en küçük kitabı
Shiki no Kusabana

Mikro kitaplar koleksiyoncuların yeni gözdeleri. Sadece 0,74 x 0,75 boyutlarındaki, dünyanın en küçük kitabı rekorunu elinde bulunduran “Shiki no Kusabana” (Mevsim Çiçekleri) adlı kitap 22 sayfadan oluşuyor. Japonya’da basılan ve 0,01 milimetre yazı tipiyle isimlerinin yazılı olduğu küçük çiçek illüstrasyonları içeren kitap için Yayıncı Toppan, para basımında kullanılan bir teknik kullanmış.

İşte şimdi bu 10 ilginç bilgi ile dilediğiniz bilgi yarışmasına katılabilir, dilediğiniz entelektüel sohbete damga vurabilirsiniz. Bu sırada bizler de sizin için yeni ve ilginç bilgiler topluyor olacağız…

Benzer İçerikler

Yorum Yaz