Ana Sayfa Kitap Dünyası George Orwell’in sahafından anılar

George Orwell’in sahafından anılar

Ekleyen okumakiyigelir

Ünlü yazarların eskiden ne yaptıklarını bilmek hepimizin hoşuna gider. Yazar olmadan önce hayatın hangi zorlu aşamalarından geçtiklerini, hangi deneyimleri biriktirdiklerini merak ederiz. Neyse ki yazarların hayat deneyimleri de hayal güçleri kadar geniştir. İstiridye avcısı Jack London’dan fabrika işçisi Charles Dickens’a kadar bir dizi yazarın, “hayatım roman” diyecekleri geçmişi var. Doğan Kitap editörlerinden Aslı Güneş de sizi, dünya edebiyatına şaheserler bırakan efsanevi yazar George Orwell‘ın gençliğine götürecek bir yazı kaleme aldı…

1984’ün, Hayvan Çiftliği’nin yazarı, totalitarizmin azılı düşmanı gençliğinde ne yapmış dersiniz? Zengin bir ailede doğma şansına sahip olmayan Gerorge Orwell’i kaderi Londra’nın sahaflarından birine sürüklemiş. Kendisi de yazar olmak isteyen bir kitap kurdunun bu durumdan mutluluk duyacağınız düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.

Orwell’i hayal kırıklığına uğratan da bir sahafın gerçek müdavimleri olacağını düşündüğünüz gerçek kitapseverlerin ortalıkta pek de görünmemeleriymiş. Peki kimler geliyormuş sahaf dükkânına? İşte, insanlara ve nesnelere, o soğuk ve belki de birazcık huysuz zekâsının ardından bakmayı seven Orwell’e göre sahaf müşterisi:

  • Öncelikle “ilk baskı züppeleri.”
  • Ucuz ders kitapları için pazarlık yapan doğulu öğrenciler.
  • En çok da yeğenleri için doğum günü hediyesi arayan kafası karışık kadınlar.

Sonuncusu epeyce garip bir kategori ama Orwell uzun uzadıya yorum yapmaktan imtina etmiş.

Orwell’in ısrarla vurguladığı konu sahaf müşterisinin pek “tuhaf” olduğu. Aslına bakarsanız tuhaf da değil, basbayağı sorunlu. Örneğin 1897’de okuduğu, ama yazarını, adını ve konusunu hatırlayamadığı, yalnızca kırmızı kapağı olduğunu bildiği kitabı bulmasını isteyen “yaşlı hanımefendi” gibi.

Sahafın belalıları kafası karışık kadınlardan ibaret değil elbette. Her hafta büyük bir ciddiyetle gelip nadir bulunan, pahalı kitapları ayırttıktan sonra ortadan kaybolan insanlar belki de Orwell’in en çok nefret ettikleri. Cüzdanın evde unutulduğuna, falanca kitabın çok arandığına ilişkin bir dizi ilgi çekici hikâyeden sonra izini kaybettiren insanlar hakkındaki yorumu da şu Orwell’in:

“Londra gibi bir şehirde sokaklarda gezinen yığınla raporlu deli vardır ve bu deliler kitapçıların çekimine kapılma eğilimindedirler; çünkü kitapçılar hiç para harcamadan uzun süre oyalanabileceğiniz az sayıda yerden biridir.”

Kafası karışık müşterilerden, siparişlerini verip ortadan yok olan tuhaf insanlardan para kazanmak pek mümkün olmasa gerek ki, sahaf dükkânı bir dizi ek işe de el atmış. “Japonya depremini önceden bildiğini iddia eden insanların derlediği altı penilik yıldız falları” satmak bu ek işlerin en ilginci. İki savaş arası Londra’sında insanların kapalı zarflar içinde sunulan kehanetlere sarılmalarını yadırgamamak gerekir ama insan merak etmekten kendini alamıyor: Acaba Japonya depremini bilen kâhinler, yaklaşan yeni savaşı, Alman uçakları tarafından bombalanan Londra caddelerini de görmüşler miydi?

Baronetlerden otobüs bileti satıcılarına kadar her sınıftan müşterisi olan sahafın “çok satanlar” listesinde kimler vardı dersiniz? Orwell’e göre, ikinci el kitaplar satan bir dükkânda insanların gerçek zevklerini görürsünüz. Bu yüzden birinci el kitapçılarda sergilenen “sahte” zevkler, sahafta bir kenara bırakılır. Söz gelimi, bir Dickens’ı bir Jane Austen’ı almaz sahaf müşterisi. Klasiklerin yeri ışıltılı, birinci el kitap mağazalarıdır.

Orwell’in okur profiline ilişkin gözlerine devam edelim. Günümüzde hiçbir Pazar araştırmasının sunamayacağı keskinlikte ve derinlikte gözlemler. Neticede birtakım rakamlarla, soyut analizlerle değil, George Orwell’in külyutmaz zekâsının ürünü gözlemler:

  • Erkekler romana uzaklar, ancak “saygın” romanlar ve polisiye kitaplar okuyorlar.
  • Amerikan kitapları rağbet görmüyor. (Eh, İkinci Dünya Savaşı öncesi dünya henüz Amerikalılaşmamış.)
  • Kısa öyküler sevilmiyor. Nedeni de her öyküde yeni karakterlerle karşılamaktan yorulmaları. Bunun yerine bir kere içine girildi mi artık düşünmeyi gerektirmeyen romanları tercih ediyorlar. Orwell ise bu tercihten dolayı, değersiz öyküler yazan yazarları suçluyor.

Sahaf anılarını, “Meslekten kitapçı olmak ister miydim?” sorusuyla bitiriyor Orwell. Yukarıdaki gözlemlere dayanarak cevabını siz de tahmin edebilirsiniz: Hayır.

Hayatının her anını büyülü bir nostalji perdesinin ardına gizlemeyen, açık sözlü bir yazarın verebileceği bir cevap bu. Ölü kurt sineklerini ve paranoyak müşterilerini çağrıştıran sahafları sevmiyor Orwell ama hiç şüphe yok ki 1984, hem birinci el kitap mağazalarında hem sahaflarda çok satan kitaplardan biri. Bunu, kitap okurunun kafasının daha az karışık olduğuna mı, yoksa Orwell’in 21. yüzyıl okuru için en isabetli yıldız falını yazmış olmasına mı yormalı?

George Orwell. “Kitapçı Anıları.” Kitaplar ve Sigaralar. Çev. Levent Konca. Sel Yayıncılık.

Benzer İçerikler

Yorum Yaz