Doğan Kitap Yayın Direktörü Cem Erciyes, başka yayınevlerinin yayımladığı kitaplar arasında okuyup sevdiklerini tanıtıyor. Bu yazıda mercek altına aldığı eserler: “İstanbul’un Surları ve Kapıları”, “Deniz Gücü”, “Sussam Susulmaz Yazsam Olmaz”, “Haneden Ev Haline”
Murat Belge ile İstanbul turuna devam
- İstanbul’un Surları ve Kapıları
- Murat Belge
- İBB Kültür AŞ Yayını, 296 sayfa
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Ekrem İmamoğlu döneminde yeni bir ekiple güzel kitaplar yayımlıyor. Hepsi de hem içerik hem tasarım bakımından özenli. Tabii arada Sabahattin Ali romanları ve klasikler gibi belediyenin neden yayımladığını anlamadığım kitaplar da çıkarttılar ama genel olarak İstanbul kültürüne katkıda bulunacak ehil isimlerin yer aldığı yayınlara imza atıyorlar. Fiyatları çok da ucuz değil, ama kitapların niteliğine uygun. (Hepsinin girişinde Başkan İmamoğlu’nun fotoğraflı bir önsözü var ve bu uygulamanın kitapları ister istemez bir ‘protokol yayını’ gibi gösterdiğini söylemeden edemeyeceğim…)
Murat Belge’nin ‘İstanbul Gezi Rehberi’ kitabı meşhurdur. Bu kitabı da bölgesel bir gezi rehberi gibi. Surlar boyunca bir yürüyüş vadediyor. Yedikule’den Ayvansaray, Balat, Sirkeci, Sarayburnu’na bir tur atıyor, Galata ve Tophane’ye de uğruyor. Hem surların tarihi hem de bu antik duvarların üstündeki kapıların açıldığı o eski semtlerin tarihini anlatıyor Murat Belge. Bu güzergahtaki bütün önemli yapıları ve hala süren toplumsal dokuyu da ziyaret ediyorsunuz kitabı okurken. Murat Belge’nin rahat, ayrıntılarla zenginleşen, açık sözlü, efsanelere pek pabuç bırakmayan güvenilir popüler tarihçi üslubu bu kitapta da okuru kendine bağlıyor. İBB’nin yayımladığı bu kitap da diğerleri gibi iyi bir kağıda basılmış, güzel renkli resimlerle zenginleştirilmiş bir yayın. Murat Belge, bu kitap için güzergahı yeniden yürümüş, dolayısıyla epey güncel bir kitap. İnsanda eline alıp, okuya okuya Murat Belge ile bütün o surların etrafında dolaşma isteği uyandırıyor…
Bir Amerikan deniz subayı
- Deniz Gücü, Okyanusların Tarihi ve Jeopolitik Önemi
- Amiral James Stavridis
- Epsilon Yayınları, 432 sayfa
Kitabın yazarı James Stavridis Amerikan donanmasında amiralliğe kadar yükselmiş, üst düzey görevlerde bulunmuş bir deniz subayı. NATO Avrupa Kuvvetleri komutanlığı da yapmış. Bu kitabı anılı bir denizcilik tarihi gibi. Stavridis, Pasifik, Atlantik, Hint Okyanusu, Akdeniz, Güney Çin Denizi ve Karayip’lerde denizcilik tarihini anlatıyor. Tabii ticaret değil, esas olarak bahriye tarihiyle ilgili anlattıkları. Temel olarak denizlerin askeri güç için ne kadar önemli olduğunu, bu alanda sağlanan egemenliğin imparatorluklar ve uluslara ne kazandırdığını anlatan bir kitap. Stavridis bir dünya gücünün subayı olarak bütün bu denizlerde bulunmuş, irili ufaklı gemilerde subay hatta komutan olarak. Dolayısıyla Pasifik’ten bahsederken önce büyük denizin insanda yarattığı duyguyu anlatıyor sonra antik Çin denizcilerinden, Japonlara, Rus-Japon savaşından İkinci Dünya Savaşı’nın ünlü muharebelerine bahriye tarihine bakıyor sonra da kendi kişisel anılarını aktarıyor. Hong Kong’un dar limanına devasa savaş gemisini sokarken dümende nasıl zorlandığını burada okuyorsunuz. Akdeniz faslında ise mesela İstanbul’a her geldiğinde Deniz Müzesi’ne mutlaka gittiğini ya da Mısır açıklarında Napolyon donanmasıyla aynı sularda seyrederken neler hissettiğini anlatıyor.
Merkezinde ABD ve onun denizcilik politikalarının olduğu bir kitap. Ve bir Amerikan subayının bakış açısıyla yazılmış. Kitabın kıymeti de zaafı da bu. Denizcilik kitapları sevenler için çok güncel bir bakış açısıyla yazılmış olması en büyük avantajı.
Söz Yalçın Doğan’da
- Sussam Susulmaz Yazsam Olmaz
- Yalçın Doğan
- Sia Kitap, 340 sayfa
Medyanın altın çağında baş rolleri üstlenen gazeteciler son yıllarda arka arkaya anılarını yayımlıyor. Bizim Radikal ekibinden Tuğrul Eryılmaz ve Ertuğrul Mavioğlu da kitaplar yazdı. Bir de Hürriyet, Milliyet gibi gazetelerde etkili olmuş isimler Derya Sazak ve Tufan Türenç geliyor hemen aklıma. Geçtiğimiz günlerde Yalçın Doğan’ın kitabını görünce hemen aldım.
Yalçın Doğan bizim çocukluğumuzda dip köşe okuduğumuz Cumhuriyet gazetesinin ağır toplarından biriydi. Sonra bir dönem onunla aynı binada çalıştık, ben Radikal’de bir editör o Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni idik. Anıları o kuşağın bütün önemli gazetecileri gibi insana gazeteciliğin altın çağına dair gıpta ile okuyacağı bir dünyaya ait. Yalçın Doğan kitabının bir otobiyografi olmadığını önsözde söylüyor. Nitekim kitap ne 70’lere ne de 2000’lere değiniyor. Daha çok 80’ler, ihtilal sonrası Türkiye ve Özallı yıllar ile 90’lar var bu kitapta. Ve o dönemin siyasi olayları, siyasetçileri.
Benzer kitapların çoğunda olduğu gibi, bu kitap daha çok bir eski gazetecinin kişisel tarihi. Kendi gazetecilik kariyerini, nasıl da olayların merkezinde olduğunu, nasıl gündem yaratan gazetecilik başarılarına imza attığını, nasıl da yakın tarihe tanıklık ettiğini anlattığı, tarihe kayıt düşülmesi için kaleme alınmış bir kitap.
Sofadan salona
- Haneden Ev Haline
- Türk Evinde Mimari, Düzenleme, Pratik
- Seyhan Kurt
- İletişim Yayınları, 248 sayfa
Türk evi kavramı daha çok Sedat Hakkı Eldem’e mal edilir. Bu konuda çok düşünmüş yazmış ve belirleyici olmuş bir isim. Türk Evi diye bir şey kimilerince yok, ama neticede Anadolu’dan Balkanlara geleneksel bir yapı tarzını ve yaşam biçimini anlatmak için işlevsel olduğu söylenebilir. Seyhan Kurt’un mimarlıktan çok bir antropolojik çalışma diyebileceğimiz kitabı bu Türk Evi kavramını inceliyor. Ama zaman algısından başlayarak mekanın kullanımına, eşyaların yerleştirilmesine ve gündelik hayata bakıyor. Eski evlerin yapısal özelliklerini, ‘tahtaboş’dan, ‘hayat’a neden yapıldıklarını, nasıl kullanıldıklarını öğreniyorsunuz bu kitapta. Ama daha fazlası da var; bu mekânsal alışkanlıkların hayatı nasıl etkilediği, onunla nasıl bir ilişkiye girdiği ve günümüzdeki bazı yaşantı biçimlerine olan etkisini bile öğreniyor, düşünüyor, anlıyorsunuz. Mesela Türklerde odanın, tıpkı otağ gibi başlı başına bir yaşam alanı olduğunu, bu nedenle odaların batıdaki evlerin tersine asla birbirine açılmadığını ve sofaya açıldığı, sofanın da tıpkı bir meydan gibi kalabalık ailenin ortak alanı olduğu temel bilgisini bu kitapta okuyabilirsiniz. Seyhan Kurt, günümüzde Konya’nın ilçelerinde ve Fransa’daki göçmen Türk ailelerin evlerindeki gündelik hayata da bakıyor. Orta sehpadan, eski sedire pek çok eşyanın da hakkını veren bir çalışma. Gelenekselden günümüze geldikçe sanki çalışmanın cazibesi de tespitlerinin gücü de azalıyor gibi. Ama sonuçta bu konuda okuduğum en özgün kitaplardan biri olarak kütüphanemde müstesna bir yer edindi.