Haruki Murakami şüphesiz edebiyat dünyasında yaşayan efsaneler arasında yer alıyor. Ödüllere doymayan kitaplarıyla Japon edebiyatının 21. yüzyıl içerisindeki en önemli temsilcisi konumunda olan Murakami, pek çok okuyucu için vazgeçilmez bir kalem. Peki daha önce Murakami okumamış olanlar, hangi kitabından başlamalı bu yolculuğa? Doğan Kitap editörlerinden Handan Akdemir, “Yeni başlayanlar için Murakami” adlı bir rehber kaleme aldı…
Murakami okumaya nereden başlamalı?
Hepimizin eve kapandığı şu günlerde Murakami çevirmenimizle yazışıyorum.
“Bak nasıl da sözcük oyunu yapmış Murakami” yazıyor Ali Volkan:
… ‘çok eskiden, neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilirdim’ dedi Hiraku Makimura. “
Dans Dans Dans’ın çevirisini tamamlamanın mutluluğuyla kitaptan muhteşem bir cümle göndermiş. Evet, bir zaman hepimiz neyin doğru neyin yanlış olduğunu bildiğimizi düşünürüz. Sonra her şey değişir…
O son okumalarını yaparken ben de metni okuma sırasının bana gelmesi için heyecanla bekliyorum.
Kısa süre sonra okurla buluşacak Dans Dans Dans ile birlikte Doğan Kitap olarak yayımladığımız Murakami külliyatı 20 kitaba ulaşacak. Tek başına bu bile kutlanmaya değer bir başarı bana sorarsanız.
Peki kimdir Murakami? Onu zamanımızın en önemli yazarlarından biri yapan temel nitelik nedir? Hiç okumayan biri Murakami okumaya hangi kitaptan başlamalıdır? Dilim döndüğünce bu sorulara yanıt vermeye çalışayım.
Evet, yaşayan en önemli yazarlardan biri Haruki Murakami. Henüz ödülün kendisine kavuşmuş olmasa da her yıl Nobel Edebiyat ödülleri aday listesinin ilk sıralarında yer alıyor. Nefesini tutup “Acaba alacak mı ödülü?” diye bekleyen okurları olduğunu biliyorum. Ama belki şaşırtıcı gelecek ama “Umarım almaz” diyenler de var. Bu ikinci grup bir tür sahiplenici sevgi duyuyor Murakami’ye. Sadece kendilerinin bildiği küçük ve sakin bir kumsal parçasını tatil güruhunun keşfetmesinden, el değmemiş halini bozmasından korkar gibi.
Oysa oldukça naif bir bakış açısı bu aslında. Çünkü 50’yi aşkın dile çevriliyor Murakami. Ve Türkiye’de yüzbinlerce, tüm dünyada milyonlarca okuru var. Ama yine de bu naif Murakamikler’in endişe etmesine gerek olmadığını düşünüyorum.
Sadık bir okuru, yayımladığımız son on beş kitabının editörü olarak şöyle bir tespitim var. Ara yazarlardan biri değil Murakami. Okuyup “Aaa güzeldi, evet” diyen bir okurunu duymadım bugüne kadar. İki tür okuru var Murakami’nin sanki: Okuyup, “Hiç anlamadım, hiç de sevmedim” diyenler ve “Âşık oldum, benim yazarım Murakami” noktasında duranlar. Yani bir yazar olarak Murakami’ye ya âşık oluyorsunuz ya da kayıtsız kalıyorsunuz. Bu yüzden Nobel gelse de gelmese de o kumsal hep Murakami okurlarının kalacak sanki. Yani Murakamiklerin!
En kaba çizgilerle hayat hikâyesinden bahsetmek gerekirse: Haruki Murakami 1949’da Kyoto’da doğdu. Vaseda Üniversitesi’nde klasik drama eğitimi aldı. 21. yüzyıl edebiyatının en önemli isimlerinden biri olarak kabul edilen Murakami’nin kendi yaşam hikâyesi hakkında en çok bilgiyi içeren iki kitabının Koşmasaydım Yazamazdım ve Mesleğim Yazarlık olduğunu söyleyebiliriz. Genel olarak medyaya çıkmaktan pek hoşlanmayan, mahremiyetine çok düşkün bir yazar. Pop star kıvamında bir yazar değil Murakami. İşini zanaatkâr titizliğinde yapmayı seviyor, Mesleğim Yazarlık’ta yaptığı benzetmeyle her sabah ofise gidip kart basar gibi yazmaya oturuyor. Erkenden yatıyor, şafakta uyanıp yazmaya başlıyor.
Kendi romanlarını yazmadığı zamanlarda ise Fitzgerald’dan Raymond Chandler’dan çeviriler yapıyor.
Bir diğer çok ilginç özelliği ise bir ultra maraton koşucusu olması. 30’lu yaşlarından itibaren koşmayı adet haline getiren Murakami neredeyse her gün koşuyor. Her yıl bir maratona katılmaya çalışıyor.
Kitaplarından, verdiği röportajlardan edindiğimiz izlenim Zen bir yaşam sürdüğü, belki de Stoacı bir yaşam. Aşırılıklardan uzak, olaylara her yönden bakmaya çalışan ve bir anlamda insanın varoluşunu evrenin, dünyanın sonsuz akışı içinde kırılgan bir yere koyan bir yaklaşımı var Murakami’nin.
Zamanımızın, “Ben istersem yaparım, istersem istediğim her şey olabilirim” diyen popüler bakışından fersah fersah uzakta. Hani neredeyse “hayata diklenmeyeyim” der gibi bir bakış.
Daha yirmili yaşlarında evleniyor ve eşiyle birlikte Peter Cat adında bir caz barı açıyorlar. Orada bulaşıkları yıkamaktan atıştırmalık sandviçleri hazırlamaya her işi kendileri yapıyorlar ve aslında kıyıda birikmiş bir paraları olmadığı için de hayatları her ay ödemeleri denkleştirme derdiyle geçiyor.
1978 yılının Nisan ayında bir gün açık havada bir beyzbol maçı izlerken birden, sanki gökten bir ilham gelmiş gibi “Ben de roman yazabilirim” diye düşünüyor Murakami. Mesleğim Yazarlık kitabında o anı şöyle anlatıyor: “Gökyüzünden bir şey pırıl pırıl parlayarak düşmüş ve ben de onu iki elimle güzelce tutmuşum gibi bir his.”
O güzel bahar gününde bu duyguyla stadyumdan ayrılıyor ve hemen kırtasiyeden kâğıt ve dolmakalem alıyor. Bundan sonra da her gece, barı kapatıp eve dönünce mutfak masasının başına geçip yazmaya başlıyor.
İlk romanı, Rüzgârın Şarkısını Dinle böyle çıkıyor işte. “Mutfak masası” romanı olarak tanımladığı roman, Gunzo Edebiyat Ödülü’nü alıyor, 1979’da yayımlanıyor.
Murakami’yi önce Japonya’da ardından tüm dünyada tanınan bir yazar yapan asıl kitabın İmkânsızın Şarkısı olduğunu söyleyebiliriz. 1987’de yayımlanan roman bir tür fenomene dönüşüyor. Tran Anh Hung yönetmenliğinde 2010’da filme de uyarlanıyor.
Biraz da edebiyatından bahsedelim.
Öncelikle bir Japon yazar olmasına rağmen kitaplarında Japon adetleri görmek pek mümkün değil. Bütün dünya kitaplarına bayılırken Japon edebiyat çevresinde neredeyse “Japon gibi yazmamakla” suçlanan bir yazar Murakami. Bu eleştiriyi getirenler onun yazmayı “Başka kitapları okuyarak” öğrendiğini de söylüyorlar ki benzer bir eleştirinin Nobel ödüllü yazarımız Orhan Pamuk için de geçmişte çok sık yapıldığını hatırlıyorum.
Murakami edebiyatında en temel tema nedir diye sorduğumuzda yanıt büyük ihtimalle “yalnızlık” olacaktır. En yalın, en gerçek haliyle yalnızlık. Ve bu yalnızlık tüm Murakami kahramanlarının hem en büyük sınavı hem de en büyük gücü. Çünkü aslında bu kahramanları böylesine sevmemizin altında biraz da yalnızlıklarını bir yük olarak görmemeleri yatıyor. Yalnızlığı bir yük olarak görmeyen kahramanların romancısı o.
İngilizcede “willing suspension of disbelief” diye bir kavram vardır. Edebiyat ya da sanat karşısında okurdan, izleyiciden beklenen bir duruş. Bir anlamda “inançsızlığı gönüllü olarak askıya almak” olarak çevirebiliriz bu kavramı. İşte Murakami okurlarının bir Murakami kitabından içeri adım atarken durmaları gereken yer burasıdır. Gördüğüne, okuduğuna inanmaya hazır olmalıdır okur. İnançsızlığını askıya almalıdır.
Çünkü Murakami kitaplarında bazen kediler konuşabilir, gökten balıklar yağabilir, bir tablonun içindeki figür kanlı canlı yanınızda belirebilir ya da farklı bir metro çıkışından çıkmanız sizi paralel dünyaya ışınlayabilir. Büyülü gerçekçi ile fantastik arasındaki sınırda gezinen şeyler olabilir Murakami kitaplarında.
Peki ne anlatır Murakami? En temel derdi nedir?
Yine yukarıdaki tespite dönersek. En temelde insanın yalnızlığını anlattığını söyleyebiliriz. Dünyaya fırlatılmış olma haliyle baş etme çabasını anlatır Murakami. Bunu yaparken de bir madenci azmiyle insan ruhunun peşinde kazı yaptığı söylenebilir. Müthiş kurgusuyla bizi her seferinde yeni bir maceraya çağıran tüm kitaplarında aslında hedef ruha ulaşmak, varoluşun çekirdeğine ulaşmaktır.
Sahilde Kafka’nın Kafka Tamura’sından 1Q84’ün Tengo’suna, Renksiz Tsukuru’nun Tsukuru’suna kadar hep yalnızlıkla ve ruhlarındaki yaralarla baş etmeye, yüzleşmeye çalışan kahramanlarla çıkar karşımıza Murakami. Kitabı bitirdiğimizde ise bir tür arınmışlık hissederiz. Şamanik bir arınma töreninden çıkmışızdır sanki. Kendi yalnızlığımızla karşılaşmış, onunla yüzleşmiş ve barış imzalamış oluruz. Bu açıdan tam da bugünlere selam gönderir gibi her kahraman fiziksel ya da ruhsal bir karantinada gibidir. Kendiyle yüzleşmek için bir hücreye atılmış gibidir. Dışarıda yolculuklar yapsa da karantinadadır.
Murakami kitaplarının bir alameti farikası da her bir romanın adeta bir playlist ile birlikte gelmesidir. Çünkü her kitabında neredeyse yirmi maddelik bir çalma listesi oluşur. Klasik müzikten caza, rock’a müzik konusundaki engin zevkini de okurla paylaşır Murakami.
Şimdi gelelim hangi kitapla başlamalı sorusuna. Elbette her okur zevkine, ilgisine göre, minik bir internet araştırmasıyla ya da eş dost tavsiyesiyle bir kitaba yönlenebilir. Genelde Murakami’yi hiç bilmeyen okurların ilk tercihi, biraz da popülerliği nedeniyle İmkânsızın Şarkısı olur. Murakami’yi gerçekten anlamak, gerçekten bir yazar olarak en sevdikleriniz arasına katmak gibi bir isteğiniz varsa benim tavsiyem ilk şansı Yabankoyununun İzinde’ye vermek olacaktır.
Neden derseniz. İmkânsızın Şarkısı Murakami okuru için pastanın üzerindeki krema gibidir. Gerçekten ne yemek üzere olduğunuzu anlamanın, sonrasında bol bol karşınıza çıkacak gizemle tanışmanın yolu, Yabankoyunu olacaktır. Naçizane bir öneri olarak kabul edin 😊
Ya da gözlerinizi kapatıp aşağıdaki listenin üzerinde parmağınızı gezdirin ve parmağınızın durduğu yerdeki kitapla başlayın.
- Yaban Koyununun İzinde
- Zemberekkuşu’nun Güncesi
- İmkânsızın Şarkısı
- Sınırın Güneyinde–Güneşin Batısında
- Sahilde Kafka
- Haşlanmış Harikalar Diyarı ve Dünyanın Sonu
- 1Q84
- Renksiz Tsukuru Tazaki’nin Hac Yılları
- Koşmasaydım Yazamazdım
- Uyku, Kadınsız Erkekler
- Sputnik Sevgilim
- Tuhaf Kütüphane
- Karanlıktan Sonra
- Fırın Saldırısı
- Rüzgârın Şarkısını Dinle
- Kumandanı Öldürmek
- Doğum Günü Kızı
- Mesleğim Yazarlık
Kendi ruhunuzda, şimdiye dek varlığından dahi haberdar olmadığınız diyarlara doğru bir yolculuğa çıkacağınızı garanti edebilirim.
Haruki Murakami Hakkında:
Haruki Murakami, 1949’da Kyoto’da doğdu. Vaseda Üniversitesi’nde klasik drama eğitimi aldı. 21. yüzyıl edebiyatının en önemli isimlerinden olan Murakami’nin kitapları pek çok ödül aldı, tüm dünyada ellinin üzerinde dile çevrildi. Haruki Murakami’nin Yaban Koyununun İzinde, Zemberekkuşu’nun Güncesi, İmkânsızın Şarkısı, Sınırın Güneyinde–Güneşin Batısında, Sahilde Kafka, Haşlanmış Harikalar Diyarı ve Dünyanın Sonu, 1Q84, Renksiz Tsukuru Tazaki’nin Hac Yılları, Koşmasaydım Yazamazdım, Uyku, Kadınsız Erkekler, Sputnik Sevgilim, Tuhaf Kütüphane, Karanlıktan Sonra, Fırın Saldırısı, Rüzgârın Şarkısını Dinle, Kumandanı Öldürmek ve Doğum Günü Kızı isimli kitapları Doğan Kitap tarafından yayımlandı.