Türkiye’de aktif siyasi hayatının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde 10 yıl yargıçlık yapmış bir isim olan Rıza Türmen, Türkiye’de Demokrasi Arayışı adlı yeni kitabıyla raflarda yerini aldı. Milliyet Gazetesi’nden Didem Özel Tümer, Türmen’in son kitabını mercek altına aldı…
Kamuoyunun yaklaşık iki aydır duymaya hazırlandığı İnsan Hakları Eylem Planı’nın (İHEP) açıklandıktan iki gün sonra, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AHİM) yargıçlık yapmış olan, hukukçu, diplomat ve siyasetçi kimliklerine de sahip Rıza Türmen’in Türkiye’de Demokrasi Arayışı başlıklı yeni kitabı elime ulaştı. Barış, Demokrasi, Ütopya, Seçim, Anayasa başlıkları altında toplanan yazılar arasında en geniş yer İnsan Hakları ve AİHM’e dair olanlara ayrılmış. Plan gündemdeyken, konuyla ilgili otoritelerden biri kabul edilen Türmen’e açıklanan metni nasıl bulduğunu sordum.
Türmen, “hükümetin insan hakları sorunu olduğunu kabul ederek, bunu düzeltmek için ortaya bir plan koymasının” olumlu bir işaret olduğunu söyleyerek başladı sözlerine ve “İnsan hakları tek başına ele alınan, soyut bir alan değil. Aynı zamanda hukukla, demokrasiyle iç içe geçmiş bir sorundur. Bunlarda bir aksaklık varsa, tabii ki insan haklarında da sorun çıkacak. Bunun kabul edilip, Eylem Planı ortaya konulması olumlu bir gelişme” dedi.
Somutluk beklentisi
Çocuk ve kadın hakları, iklim gibi alanların planda yer almasını ‘olumlu’ ve ‘önemli’ olarak değerlendirmekle birlikte, Türmen planın ‘somutluk’ eksiği bulunduğu görüşünde. Türmen sohbetimizde kastını, verdiği bazı örneklerle özetle şöyle açıkladı:
“Mesela sorunlu bir alan ifade ve basın özgürlüğü. Bu sorunla ilgili ne söyleniyor, ‘ifade özgürlüğünün en geniş anlamda teminat altına alınması için ilgili mevzuat gözden geçirilecektir. Eğitim verilecektir.’ Pek güzel. ‘Basın özgürlüğünün standardının yükseltilmesine çalışılacaktır.’ Tamam. ‘Gazeteci güvenliği esas alınacaktır’ gibi… Somut hiçbir şey söylenmiyor. ‘Toplantı ve örgütlenme hakkının güçlendiril-mesi’ diyor. ‘Belirli standartlar dikkate alınarak gözden geçirilecektir’ diyor. Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını düzenleyen 2911 sayılı kanunla AİHM kararları arasında çok açık bir çelişki var. Çünkü AİHM kararları der ki, ‘izin ya da daha önceden bildirim yapılmamış olsa bile barışçıl gösteri varsa polis buna müdahale edemez.’ Oysa 2911 sayılı kanun, izin alınmamış, bildirim yapılmamışsa, polisin kuvvet kullanarak dağıtmasına izin veriyor. Çelişki olduğunda ne yapılacağını Anayasa(nın 90. maddesi söylüyor. ‘AİHM kararlarına öncelik verilecek’ diyor. (Planda) 2911 sayılı kanunda çelişki vardır, düzeltilecektir… Böyle bir şey yok… Çocuk haklarıyla ilgili iyi şeyler söyleniyor ama Çocuk Hakları Sözleşmesi yok orada. İklim… Türkiye’nin taraf olmadığı Paris Anlaşması’ndan hiç bahsedilmiyor ve tabii ki AİHM standartlarından hiç söz edilmiyor. ‘Önlemler alacağız, bunlar da AİHM standartlarına uyacak’ gibi bir yaklaşım yok. Bu bakımdan eksiklik var.”
Türmen’e göre, hangi yasanın, maddenin, uygulamanın değişeceğinin planda belirtilmemiş olması, hem içerik, hem de milletvekilleri hakkındaki fezlekeler, dokunulmazlık gibi mevcut tartışmalar nedeniyle, onun inandırıcılığını zayıflatıyor. İnsan haklarının evrensel standartları olduğunu, ‘yerli ve milli’ olamayacağını kaydeden Türmen, bu nedenle planın nasıl işleyeceğinin sadece uygulayıcılara kaldığını belirtti…
Devamı Milliyet‘te…