Ana Sayfa Araştırma / İnceleme Naci Görür: Ülkemizde jeoloji eğitimi nasıl olmalıdır?

Naci Görür: Ülkemizde jeoloji eğitimi nasıl olmalıdır?

Ekleyen okumakiyigelir

Deprem hayatımızın bir gerçeği. Jeologlar da her depremden sonra kulak kesildiğimiz uzmanlar. Peki jeoloji konusunda gerçekten ne biliyoruz? Türkiye’de Deprem-Az Gittik Uz Gittik adlı kitabı önümüzdeki aylarda Doğan Kitap tarafından yayınlanacak olan deprem bilimci Naci Görür, okumakiyigelir için, ülkemizde jeoloji eğitiminin nasıl olması gerektiğine dair bir makale yazdı.

Ülkemizde jeoloji eğitimi, maalesef, uzun zamandır hak ettiği ilgiyi görmemiştir. Birçok üniversitede sırf lise mezunları açıkta kalmasın diye jeoloji bölümleri açılmış ve bu bölümler gerekli altyapıları tamamlanmadan eğitime başlamıştır. Fiziki altyapı hadi neyse ama öğretim üyesine de hiç itina gösterilmemiştir. Halbuki bir üniversitenin eğitim sistemini her anlamda yüceltecek olan tek etken öğretim üyesidir. Unutmayın, bir üniversitenin eğitimi ancak öğretim üyesi kadar kalitelidir. Gerekli koşulları oluşturmadan önüne gelen her yerde üniversite kuranlar, maalesef, bu gerçeği bilmiyorlarmış gibi davranıyorlar. İşe önce öğretim üyelerinden başlamak hiç akıllarına gelmiyor. İyi bir jeoloji eğitim sisteminin ancak iyi yetişmiş, araştıran, okuyan ve dünyayı bilen kaliteli bilim insanları tarafından sağlanabileceğini umursamıyorlar.

            Jeoloji eğitiminin burada önemini ve jeologların neler yaptıklarını uzun uzun anlatacak değilim. Ama ozon tabakasının delinmesi, küresel ısınma, iklim değişikliği, deniz seviyesi yükselimi ve pandemi gibi büyük global olayların başladığı ve bunlara bağlı dünya çapında felaketlerin baş gösterdiği bir dünyada kaliteli jeologlara sahip olma zorunluluğumuz yadsınamaz. Hele, her an deprem, sel ve heyelan tehdidi altında bulunan bir ülkede bu eğitime ihtimam göstermek bir varoluş meselesidir.  

Bugünkü jeoloji eğitimi

            Üniversitelerimizdeki jeoloji eğitiminin anahatlarını şu şekilde özetlemek mümkündür: eğitim okul ve mesai saatiyle sınırlıdır. Odağında öğretim üyesi vardır. Dersler öğretim üyesinin anlayışına ve kapasitesine göre belirlenmiş bir program çerçevesinde sürdürülür. Amaç öğrenciye bilgi yüklemektir. Öğrenciye bazı kitap isimlerinin verilmiş olmasına rağmen bilgi kaynağı çoğukez belirsizdir. En etkin eğitim araçları karatahta, tebeşir, bazen de görsel sunumdur. Birçok derste laboratuvar çalışması yoktur, olanların çoğu da “dostlar alışverişte görsün” şeklindedir. Jeoloji eğitiminin özünün öğrenciye doğayı anlatmak olmasına rağmen ne acıdır ki bu iş en az araziye çıkmak suretiyle yapılmaktadır. Araziye çıkmak yönetim açısından bütçe sorunu, öğretim üyesi açısından ise çoğu kez külfettir. Üstelik birçok temel ders kış döneminde okutulduğu için hava muhalefeti nedeniyle fiilen araziye çıkmak da mümkün olmamaktadır.

Bugünkü jeoloji eğitim şekli değişmelidir

            Bilişim çağında eğitimin felsefesi değişmiştir. Bu değişime bilgi üretim (Ar-Ge) ve iletişim teknolojilerinde görülen devrimsel gelişmeler neden olmuştur. Artık bilgi tüm dünyada uluslararası standart ve nitelikteki Ar-Ge çalışmalarıyla üretilmekte, sayısallaştırılmakta ve elektronik ortamda depolanmaktadır. İstenilen bilgi çok kısa zamanda depodan geri çağrılabilmekte, anında dünyanın her yerine gönderilebilmekte ve interaktif olarak farklı yerlerde ve farklı insanlar tarafından aynı anda kullanılabilmektedir. Hal böyle olunca da öğretim üyesi eliyle öğrenciye “genel kitap bilgilerini” aktarma ve yükleme gayreti akılcı ve ekonomik değildir. Böyle bir ortamda doğru olan, bilgiye ulaşmayı, onu doğru olarak yorumlayıp kendi meslek hayatında kullanmayı bilen jeologlar yetiştirmektir. Başka bir deyişle, eğitimin odağına “temcit pilavı” gibi her sene aynı şeyleri anlatan öğretim üyesini değil, bilgi denizinde yüzmeyi bilen öğrenciyi yerleştirmek gerekir. Onun için ülkemizdeki jeoloji eğitim sistemi kritik düşünmeyi ve problem çözmeyi bilen, meraklı, araştıran, hayal gücü gelişmiş, takım çalışmasına alışkın, sorumluluk almaktan kaçınmayan, içinde bulunduğu koşullara akıllıca uyum sağlayabilen ve başkalarıyla iletişim kurabilen öğrenciler yetiştirmek üzere değiştirilmelidir.    

Değişimin temel prensipleri

            Bugünkü eğitim sistemi şu temel prensipler doğrultusunda değişmelidir: eğitimin odağında öğrenci bulunmalı ve eğitim ortamı sadece okulu değil ev, doğa, toplum ve tüm dünyayı içermelidir. Ders programları çok disiplinli, projeye dayalı, bütüncül, araştırma odaklı ve arazi bazlı olmalıdır. Öğrenci bilgi ve beceriyi okuyarak ve anımsayarak değil, bizzat arazide içerisinde yer aldığı projelerde yapmış olduğu araştırma ve uygulamayla öğrenmelidir. Küresel bilgi iletişim ağları, bilişim teknolojileri, yöntemleri ve programları eğitimi besleyen en güçlü araçlar olarak kullanılmalıdır.

Değişimde öğretim üyesinin rolü

            Mevcut jeoloji eğitim sisteminde öğretim üyesi her öğrenciyi aynı şekile yetiştirmek istemekte, dolayısıyla da hep aynı şeyleri aynı yöntemlerle tekrarlayıp durmaktadır. Hâlbuki içinde bulunduğumuz bilişim çağında öğretim üyesi önündeki sıralarda oturan öğrencilere yıllarca değişmeyen notlarını aktaran kişi olmamalıdır. Aksine her öğrenciye ayrı ayrı odaklanıp onları yakından tanımak suretiyle gereksinimlerini, öğrenme tarzlarını, ilgi alanlarını, sosyal ve kültürel altyapılarını tespit ederek her birinin kritik düşünme, araştırma, bilgi edinme ve bilgiyi kullanma yeteneklerini geliştirmek olmalıdır.  Kuşkusuz, bunların yapılabilmesi için öğretim üyelerinin kalitesi, sorumlulukları ve performansları ciddi bir şekilde sorgulanmalıdır. Her önüne gelenin ders verdiği bir üniversitede bunun başarılabileceğinden kuşkuluyum.  

Arzu edilen öğretim üyesi profili

Belli bir standarttaki öğretim üyesi kendisine sürekli olarak şu dört soruyu sormalıdır: 1-Öğrencinin merak ve araştırma duygusunu nasıl geliştirebilirim?, 2-Öğrenciyi çalışmaya nasıl heveslendiririm, 3- Öğrenciyi öğrenmeye nasıl heveslendiririm ve 4-Bilgiye ulaşımında ve onu yaşamında kullanmasında ona nasıl yol gösterebilirim? Kuşkusuz, bu soruların gereğini yerine getirebilmesi için öğretim üyesinin de bazı özelliklere sahip olması lazımdır. Herşeyden önce ders verdiği sınıfı bir topluluk olarak değil, öğrenci bazında tanımalı ve herbirinin aile yapısı, kültürü ve sosyo-ekonomik durumları hakkında bilgi sahibi olmalıdır. Karşısındaki öğrencinin neyi nasıl öğrendiğini, yeteneğini en kolay nasıl geliştirdiğini, dünyaya ve okula nasıl baktığını, okul ve dersler hakkında ne düşündüğünü iyi bilmelidir.

            Bunların dışında öğretim üyesi mesleki açıdan yetkin olmalı, bildiğini öğrenciye en sağlıklı ve kolay olarak anlatma ve öğretme becerisini gösterebilmelidir. Kuşkusuz, öğretim üyesi kitaplardan okuyup öğrendiğini öğrenciye aktaran insan değildir. Önemli olan kendisinin yapmış olduğu ve uluslararası saygın dergilerde yayınlatmak suretiyle kalitesini tescil ettirmiş olduğu bilgileri öğrenciye sunmaktır. Ancak bu yolla öğrenciye birşey anlatılabilir ve onlar heveslendirilebilir. Öğrenci mesleğiyle ilgili bir konunun mucidi olarak kendi hocasını görürse veya onun uluslararası bilim dünyasındaki şöhretine şahit olursa ona saygısı çok daha artar ve söylediklerini dikkate alır. Ancak ne acıdır ki birçok üniversitemizde anlattığı konuda bir çivi bile çakmamış birçok insan rahatlıkla öğrencinin karşısına geçip ders verebilmektedir. Yönetimlerin bu konuda en küçük bir hassasiyeti bile yoktur.

Öneriler               

Üniversitelerde jeoloji eğitiminin kalitesinin sürekli olarak artırılması isteniyorsa şunlar yapılmalıdır:

  1. Herkes ders verememeli ve yüksek lisans tezi yönetememelidir. Bunları yapabilmek için evrensel yetkinlik ölçütleri geliştirilmelidir.
  2. Eğitimin odağından öğretim üyesi çıkartılmalı ve onun yerine öğrenci konulmalıdır. Öğretim üyesi esas itibariyle bir “kılavuz” hüviyetinde olmalı öğrenciye bilgiye nasıl ulaşacağını ve onu nasıl kullanacağını öğretmelidir. Bu da derslerin ödev ve projeler halinde bizzat öğrenciyle birlikte interaktif olarak verileceği anlamına gelir.
  3. Ders programlarında arazi uygulamaları ağırlık kazanmalı, temel dersler yaz dönemine alınmalı ve dersler büyük ölçüde arazide icra edilmelidir.
  4. Lisans eğitimi süresince en az iki sefer 15 günlük yatılı jeoloji kampı yapılmalıdır. Kamplar kayaların açık ve net görüldüğü, sınırlarının kolayca çizilebileceği ve jeolojik yapının ilginç olduğu her yerde yapılabilir. Ama kanaatimce doğru olanı her üniversitenin böyle bir yerde kendi kalıcı kampının olmasıdır. Basit ama temiz yatakhane, dershane, yemekhane ve duş sistemi ile donatılmış bir kamp yeri öğrenciyi başarıya götüren en önemli adımdır.
  5. Bitirme veya tez çalışmaları için öğrenciye en az 6 aylık bir süre verilmeli ve bu süre zarfında da öğrencinin herhangi bir dersi olmamalıdır.
  6. ABET kuralları veya kredi şartları ileri sürülerek jeoloji eğitimi sulandırılmamalıdır. Jeoloji eğitiminin masa başında yapılan mühendisliklerden farklı olduğu görülmeli ve bunun gereği de yapılmalıdır.
  7. Öğrenci stajları bizzat jeolojinin yapıldığı kurumlarda olmalı ve üniversite bunun için öğrenciye zaman vermeli ve yapılan stajın kalitesini ciddi olarak takip etmelidir.   

Yorum Yaz