Yerli polisiyenin güçlü kalemlerinden Elçin Poyrazlar’ın dördüncü polisiye romanı Ecel Çicekleri, Doğan kitap etiketiyle raflarda yerini aldı. Cumhuriyet’ten Hilal Köse, başarılı edebiyatçı ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdi.
Elçin Poyrazlar “domastic noir” türündeki romanında kurguyla gerçeğin iç içe geçtiği soluk soluğa bir maceraya ortak ediyor okurlarını. Arka planda Türkiye’nin her geçen gün artan “cins kırımı”na dönüşen kadına yönelik şiddeti işliyor. Aslında tam tamına bir feminist polisiye kaleme almış Poyrazlar. Kadının çoğu hikayede hep kurban olarak işlenmesine itiraz ediyor. O “intikam romanı” diyor ama bence bir duyarlılığın romanı.
Yeni kitabın Ecel Çiçekleri’yle başlayalım mı?
Ecel Çicekleri kadını merkeze alan domastic noir dediğimiz bir polisiye türü. Klasik polisiyelere baktığında genellikle kadınalrın hep vahşet nesnesi, zavallı, kurban, erkekler tarafından kurtarılması gereken varlıklar olduğunu mesajı verilir. Ya da “femme fatale”dir, yani fettan, kötü, erkekleri cinayete teşvik eden, aklını çelen kadınlar olarak resmedilir. Özetle polisiyerede sürekli erkek karakterlerin başat olmasından, kahramanların hep erkek olmasından rahatsızdım. O yüzden yazarken kadın karakterleri öne çıkarmayı seviyorum.
Kadınları kurban olmaktan çıkarıyorsun… Bu kitabın fikri ne zaman doğmuştu peki?
Kadının kurban olarak gösterilmesine ters bakıyorum. Kyrban olan da bir noktadan sonra kendi gücünü toplayıp kaderini değiştirmek için ipleri eline alabilir diye düşünüyorum. Çok tüyo vermeyelim kitapla ilgili ama üç önemli kadın var. Biri polis. Diğerleri de polisin peşinde olduğu kadınlar. Bu kadınlar hem kendi geçmişleriyle hem de onlara yöneltilen suçlarla yaşadıkları travmalarla hesaplaşıyorlar. Bir intikam romanı. Fikir aslına bakarsan Türkiye’den doğdu. Ben polisiyede bugünün romanını yazmaya çalışıyorum. Bugünün dertleri bir kadın olarak beni çok rahatsız ediyor. Bir taraftan cinayet kurgusu hastalığım var…
Romandan gerçek hayata çok fazla fırlatıyorsun okuru. “Bu roman değil” dediğim çok an oldu, sonra ustaca kurguya geri döndürüyorsun.
Kitabın bir kısmında gerçekle kurguyu birleştirdim. Baş Kahraman Suat Zamir adında bir kadın polis. Onun da kendisini kadınlığı üzerinden sorgulamalarını okuyıruz. Geçiminde travmaları var, kadın polis olmanın zorlukları, sınırları var, ayrımcılık ve bir nevi sözlü taciz var.
Suat Zamir çok başarılı bir polis ama diken üstünde.
Teşkilat içindeki kadın erkek ayrımını ve bir kadın olarak var olma kaygısını izliyoruz Suat’ın. Bazı bölümleri de kadın cinayetleri için hazırlanan anıt sayaçtan aldım. Suat Zamir’in kadın cinayetleriyle ilgili olayları araştırdığı bölümler de gerçek olaylar. Tabii kurgu gerçek dışı ama kadınların başına gelen pek çok olay aslında o kadar vahşi ki ben otursaydım, öyle kuramazdım mesela. İnsanın eli gitmez.
Devamı Cumhuriyet’te…