Doğan Kitap Yayın Direktörü Cem Erciyes, başka yayınevlerinin yayımladığı kitaplar arasında okuyup sevdiklerini tanıtıyor. Bu yazıda mercek altına aldığı eserler: Hamamname, Şafakta Verilmiş Sözüm Vardı ve Sanatçı Gibi Düşün.
Suyun hatırlattıkları
- Hamamname
- Murathan Mungan, Metis Yayınları, 183 sayfa
Bu köşede kimisi bana gelen kimisini ise merak edip aldığım kitapları tanıtıyorum. Çoğunlukla beklediğim kitaplar değil, ama yayınevlerinin fark edilmesini istediği kitaplar geliyor. Doğrusu bu, işe yarayan bir yöntem; bu sayede pek çok yeni yerli ve yabancı yazarla tanıştım, tanışıyorum. Bazen de merakla beklediğin, bir an önce çıksın istediğin bir kitap ilk sayfasında dostça bir selamla geliveriyor. Murathan Mungan’ın Hamamname’si gibi…
Murathan Mungan hiç tartışmasız Türk edebiyatının en özgün yazarlarından biri. Kimselerde olmayan özelliği edebiyatın her alanında hem de hepsi kalburüstü kitaplar yayımlaması. Şiir, oyun, öykü, roman, deneme kitapları kadar editörlüğünü üstlendiği, başka yazarlardan yaptığı seçkiler de çok önemli. Murathan Mungan bir yandan geniş okur kitlesini planlı ve zengin üretimiyle beslerken, bir yandan da edebiyata hizmet eden, başka yazarları da hazırladığı kitaplarla destekleyen dört dörtlük bir edebiyat insanı.
Yeni çıkan kitabı Hamamname Murathan Mungan’ın bazı oyunlarında ve öykülerinde olgunlaştırdığı, bu coğrafyadan beslenen destansı anlatı dilinin yeni bir ürünü. Şiirsel bir akışı var bütün kitabın. Konusu ise hamam. Hamamda yıkananlar, tellaklar, kadınlar, oğlanlar, falcılar ve her şeyin öncesinde ve sonrasında “su” bu kitabın konusu. Bize o eski zamanların hamam kültürünün, hamamın sıcaklığının, çıplaklığının, yerdeki mermerlerin, o mermerlerin üstünde akan suların ve suyun sürüklediği her tür kirin, günahın, arınmanın hikâyesini anlatıyor Murathan Mungan. Her zamanki gibi kendisine has anlatımı ve diliyle…
Yoksul Avrupa’nın evlatları
- Şafakta Verilmiş Sözüm Vardı
- Romain Gary, çeviren: Alev Er, Sel Yayınları, 336 sayfa,
Romain Gary, 20. yüzyıl Fransız edebiyatının en önemli isimlerinden biri. Kendisi bir tane, ama ismi iki tane. Emile Ajar diye de bilinir. En ünlü kitabı ise Emile Ajar adıyla yayımladığı Onca Yoksulluk Varken. Bu romanı yıllar önce okumuş, çok da bayılmamıştım. Geçenlerde Netflix’te gösterime giren yeni sinema uyarlamasını da hemen seyrettim. İşin aslı bu kadar zaman sonra Sophia Loren’i hâlâ dinç ve hâlâ dimdik oynarken izlemek çok güzeldi. Ama filmi, günümüz Avrupa sinemasının (özellikle Fransız ve İtalyan) bir türlü kıvam tutturamayan abartılı hallerinin bir yeniden üretimi gibi olduğu için galiba, pek sevemedim. Tesadüf, Gary’nin Şafakta Verilmiş Sözüm Vardı romanı gelmişti, o şevkle ona daldım.
Romanın çeşitli sürprizleri var. Zaten Romain Gary sürprizlerin adamı. Bu kitabı ünlü bir gazeteci büyüğümüz Alev Er çevirmiş. Tam 40 yıl önce. Sonra Romain Gary ölmeden önce kitaba bölüm eklemiş. Alev Er de Türkçe çeviriyi yenilemiş. Yani bu kitabı okudum demeyin, yeni versiyonu var haberiniz olsun. Tıpkı Onca Yoksulluk Varken’de olduğu gibi burada da yoksulluk, yetim çocuklar, hayatın bin bir güçlüğüne karşı ayakta durmayı başaran yalnız ve güçlü kadınlar, tüm bu acı ve ıstıraba karşı bize güç vermesini beklediğimiz bir ironi ve alttan alta işleyen mizah var. Acıya neşeli yaklaşım, dertli geçmişe nostalji, 20. yüzyılın ortaları için yenilikçi ve hatta başkaldıran bir stil. Ama bütün bunların bugün çalıştığını düşünmüyorum. Tabii koskoca Romain Gary’nin kötü yazar olduğunu savunacak değilim. Kendisi dünya edebiyatının en önemli isimlerinden biri. Ama benim yazarım değil, bunu bir kere daha anladım.
Tam bir kasa önü kitabı
- Sanatçı Gibi Düşün
- Will Gombertz, çeviren: Süreyyya Evren, Yapı Kredi Yayınları, 205 sayfa
Will Gomberitz’in Sanatçı Gibi Düşün kitabını, Arter sanat müzesinin muazzam, Türkiye’de tek, emsalsiz kitapçı dükkânından aldım. Birkaç tanesi bile servet tutan (sağ olsun döviz kuru) sanat dergilerinin parasını kasada öderken “kasa önü” kitabı olarak bu kitabı gördüm. Kitabı, çok sevdiğim Süreyyya Evren’in çevirdiğini fark etmek de beni motive etmiş olmalı.
Gomberitz’in kitabı bize sanatçıların dünyasını, bu yaratıcı insanlardan bazılarının nasıl başarılı olduklarını anlatıyor. Neşeli bir dil, güzel görseller, rahat bir kitap tasarımı ve çağımız sanatının en büyük isimlerinin hikâyeleri, eserleri eşliğinde okuyorsunuz kitabı.
Sanatçılardan bahsediyor ama aslında bu bir sanat kitabı değil. Zaten arka kapaktaki şu sözleri görünce anlamalıydım: “(Wil Gombertz)… Yeteneklerin gelişmesine yardımcı olan birtakım yaklaşımları benimseyen ve sanatçı gibi düşünen herkesin, işi ne olursa olsun, daha yaratıcı ve verimli bir hayat sürebileceğini, başarı kazanma ihtimalinin artacağını savunuyor.”
Aslında bu bir kişisel gelişim ve başarı kitabı. İş dünyasında ve hayatta başarılı olmak için gerekli olduğu söylene söylene klişeye dönüşmüş ve sanıyorum ki artık kişisel gelişim kitaplarında bile pek yer bulamayan, çalışmak, yaratıcılık, kararlılık, pragmatizm, cesaret gibi şeyleri sanatçıları örnek vererek yeniden anlatıyor. Picasso’nun çalışkanlığı, Caravaggio’nun merakı, Luc Tuymans’ın detaycılığı kitabımızın ana konularından bazıları. Evet sanatçılar hakkında yeni bilgiler ediniyorsunuz ama Will Gombertz’in size hayatın sırlarını açıklıyormuş pozları takınan üslubu bir süre sonra kitabın inandırıcılığını azaltıyor. Çünkü aslında hiçbir önemli sır vermiyor.
Sanat kitabı okurken bile iş hayatına katkısı olsun isteyen beyaz yakalıların ilgisini çekebilecek bir kitap. Tam bir “kasa önü.”